“Orijinali 1964, “replika”sı 2004 ve üçüncü nesli 2016’da gösterilmiş Ford GT’nin 2021 hali, yine oyunu yükseltiyor!..”
Bundan tam 5 yıl önce; Detroit’te Ford’un Dearborn Ürün Geliştirme Merkezi’nin bodrum katında tam 15 ay boyunca gizli bir otomobil üzerine çalışmış olan mühendis ve tasarımcılardan oluşan 20 kişilik bir grup büyük bir sürpriz yapmışlardı… Hazırladıkları gerçek SuperSport yeni Ford’u ortaya çıkardıklarında herkes “nihayet” diyordu!.. “Galibiyet için Ford, yeni GT” sloganlarıyla, sadece pistlerde değil, normal yollarda da liderliğe koşmak isteyen, 2004’teki gibi orijinalin “yeniden uyarlama”sı olmayan bu yeni GT, Ford’un teknolojik üstünlük ve yenilikçi kapasitesinin bir sembolu olarak, en iddialı süper otomobillerden biri olmuştu.
1960’ların başında Indianapolis’teki diğer Amerikanların karşısına çıkabilmeyi ve hatta Le Mans kupasına ulaşabilmeyi çok isteyen, fakat sportif operasyonları yönetecek zaman bulamayan Henry Ford II, Ferrari’yi satın almak istemiş ve Enzo Ferrari’ye çok büyük bir para teklif etmiş. Fakat, Enzo teklifi reddedince; buna çok kızan Ford, “düşman toprakları”nda Le Mans’ta intikam almaya karar vermiş…
O dönemin ilk GT40’ı, 1964 Mayıs ayında Nürburgring 1000km yarışında abandone olduktan sonra, Le Mans yarışına giren üç GT40 da başarılı olamamıştı… Fakat, 1965’te tecrübelerini geliştiren Ford ekipleri, nihayet, 66’dan 69’a dört yıl üst üste La Sarthe’den şampiyonlukla dönmeyi başardılar!.. Tam 107 adet üretilen Ford GT40, 4.2, 4.7 ve 7 litrelik V8 motorlarıyla 3.0 ve 4.0 V12’li Ferrari’leri sollamayı başarmışlardı…
2004 yılında ise GT40’ın 40. Yıldönümü’nde 2 kişilik, ortadan motorlu, arkadan itişli bu “canavar”ının yeni nesli ortaya çıkarıldı ve 2007 yılına kadar tam 4.038 adet üretildi. 5.4 litrelik V8 motorunun 558 beygir gücüyle 0-100 km/h hızlanmasını 3.8 saniyede gerçekleştiren ve 331 km/h’lik maksimum hıza ulaşan o “replika”nın ardından şimdi yeni GT tümüyle “yeni” olsa da, ön camından farlarına, panjurundan egzost çıkışlarına 1964 yılının orijinaline fazlasıyla benzetilmeye çalışılmış…
Aslında Le Mans’ta Ferrari’yi yeniden alt etme hedefiyle hazırlanmış olan bu son nesil Ford GT, önceki şekline göre yüzde yüz orijinal!.. Ancak, orijinal ilk modelin DNA’sına sahip yepyeni bir SuperCar olarak, hem yarış pistlerinde hem de yollarda kullanılmak üzere gerçekleştirildi. Üstelik 2004 yılında hazırlanmış son GT’nin “iz”inden çıkmadan; teorik olarak Ferrari, Lamborghini, McLaren ve diğer canavarların arenasına çıkmalıydı, yeni GT… Karakteristik ve rakamlarda bu üçüncü nesil GT, eski şaşalı günlerini yeniden başlatmıştı. Bu 1.385 kg ağırlığındaki aluminyum ve karbon fiber iki kişilik gövdeli, arkadan itişli hız makinesi, sırtındaki uzunlamasına 3.497 cc’lik V6 EcoBoost motorunda 746 Nm ve 656 beygir gücü saklayacak, çift debriyajlı 7 ileri şanzımana ve seramik frenlere sahip olarak üretime girmişti.
Ocak 2015’teki ilk gösteriminden sonra 2016 aralık ayında Kanada Ontario’daki Multimatic tesislerinde üretime girinceye kadar; proje geliştirilirken Ford çatısı altında sadece bir iki düzine kişi arasında sır olarak saklanmış. Üç yıl önce bu Ford canavarının keyfini tamam yaşayamadan 53 yaşında aramızdan ayrılan Tasarım Direktörü Chris Svensson’ın ve Ford Performance biriminin patronu Jamal Hameedi ile gizlilik sözleşmesi imzalatılmış 20 teknisyen ile yeni GT tasarımdan geliştirmeye, manyetik ve elektronik olarak korunan bir stüdyoda tamamlanmış. Ford’un aynı binadaki 600 tasarımcıdan sadece 12’si bu programda çalışmış… Ford’un yakın geçmişinde böyle bir araç olmadığı için, her şeye boş bir kağıt üstünde, teknik olarak 60’ların ilk modeli örnek alınarak ve 2004’ün GT’si tasarım olarak değerlendirilerek başlanmış… Aslında 17 yıl önceki, orijinalin bir “yeniden uyarlama”sı olarak kabul ediliyormuş. Yani, teknisyenler, işlev için tasarıma fazlasıyla müdahale etmişler. Böylece geçen o 15 ay içinde gerçek üretim otomobillerde olduğu kadar yarış otomobilleri için de en önemli konu olan “yakıt verimliliği”ne başlangıç noktası olarak karar verilmiş. Böylece bilgisayar simülasyonlarından ölçekli prototipler üzerindeki testlere, rüzgar tünelindeki parçalardan komple gövdenin optimizasyonuna yeni GT’nin aerodinamizmi öncelikte tutulmuş. Sonuç ise bir “otomotiv sanat eseri” ya da “sanatsal bir otomobil” olmuş!.. Sürücünün oturma pozisyonunun korunması için kabinin önündeki cam bir kaska benzetilmiş… Bu da, ayrıntılardan genel tasarıma projedeki bir çok tercihin agresif şekille oluşturulmasını sağlamış.
1966’daki ilk zaferiden 50 yıl sonra Le Mans 24 Saat yarışına geri dönüş kararı da, aracın üzerindeki malzemelerin seçiminde Ar-Ge ekibini seçeneksiz bırakarak; plastik ve magnezyum ile güçlendirilmiş karbon fiberin, aluminyum ve çeliğin önüne geçmesini sağlamış. İşlemesi ve katlaması çok daha zor olan bu çok pahalı tercihe rağmen hafif gövde tekniği limitlerinde üst limitler zorlanmış ve aerodinamik mükemmellik seviyesine ulaşılmaya çalışılmış. Böylece, en yüksek performansın yanında en düşük yakıt tükemi ve çevreyi en az kirleten bir süper otomobil ortaya çıkararak dünyanın en zorlu normlarına bile uyum göstermek istenilmiş…
Farları, stopları, çamurluklara entegre sinyalleri, normal dikiz aynaları, kaputu altındaki bagaj bölümü, Alcantara ve deri döşeme, aracı yere yapıştıracak ve bazen çok güçlü bir hava freni oluşturacak, yükseklik ve açı olarak hareket edebilen büyük kanadı, göz kamaştıran Ford GT’lerin ilk üretimlerinden bir tane de Türkiye’de Intercity Park garajlarında, Vural Ak’ın koleksiyonunda duruyor. Üstelik yanında önceki nesliyle birlikte!..
Mekanik dayanıklılık ve yakıt verimini geliştiren Ford, 5 yıl önce Le Sarthe’deki piste dönerken, Ar-Ge ekibinin elindeki sipariş kağıdında bir V8’le değil bir V6, direkt enjeksiyon ve çift turbolu 3.5 litrelik bir EcoBoost yazıyordu… PowerShift 7 ileri Getrag çift debriyajlı otomatik şanzımanla olabilecek en yüksek motor performansını olabilecek en düşük tüketimle gerçekleştirebilmesi hedeflenmiş bu hız makinasının yay ve amortisörlerin yatay olarak kullanıldığı pushroad tipi suspansiyonu da, gerçek yarış dünyasından uyarlanmış. Michelin’in Pilot Sport Cup 2 lastikleri, seramik ve karbon fiber fren diskleri gibi tüm materyal “yorulmaya dirençli” ve daha yüksek güce en uygun olanlardan seçilmiş. Direksiyon üstündeki döner kumanda ile Normal, Spor, Pist, Islak ve Vmax yani en hızlı olmak üzere 5 farklı sürüş programının da ayarlanabildiği yeni Ford GT, yerden yüksekliğini 50 milimetreye indirirken arka kanadını da en yüksek seviye ve açıya çıkarıyor ve böylece sadece 2,8 saniyede 0-100 km/h hızlanmasını gerçekleştiriyor… Kanadını biraz alçalttığında ise 347 km/h olan maksimum hızına ulaşıyor!..
“Dıştan içe tasarım” anlayışıyla gövde ve mimarisi iki kişilik kabini şekillendirmiş olan bu son Ford GT için sürüş pozisyonunu koruyarak dıştan içe tasarlanmış bir otomobil diyebiliyoruz. Kabin içinde direksiyon simidinin 200 milimetrelik ve pedalların elektrikli ayarı, projenin teknolojik çözümlerinin geliştirilmesinde öncelik olarak görülmüş. Belki bu sebeple, uzun boylular ve ağır kilolular, kabin içine biraz zorlukla geçebiliyor… Sürücü ve yanındaki omuz omuza otururken, çok fazla hareket alanına da sahip değiller… Dıştan bir yarışçı kaskına benzeyen camla çevrelenmiş kokpitte santimetrelerin hesabı yapılmış… Panel kapıya dirseklerin değmemesi için direksiyon simidinin çapı çok dar tutulmuş ve aşırı sportif ve kışkırtıcı bir hava yaratılmış… Vitesleri manuel değiştirebildiğiniz direksiyon simidinin üstündeki sürüş modlarının seçildiği birçok kumanda düğmesinin arasında “flash-to-pass” fonksiyonu önde giden aracı sollarken uyarı olarak selektör yapılmasını sağlıyor. Ayrıca direksiyonun üzerindeki uzunlamasına LED şeridi de, motorun devrini göstererek vites değişimi için doğru zamanlama konusunda yardımcı oluyor.
Minimalizmin öncelikli kullanıldığı formülde dijital gösterge paneli, tüm beş ayrı sürüş programına göre değişiyor. Göz ucuyla okunabilecek şekilde grafiklere sahip 3,5 inçlik ortadaki ekran da, dikkati dağıtmıyor. Koltukların arasındaki yükseltilmiş orta konsol üzerine suspansiyon ve arka kanadın kontrol tuşları yerleştirilmiş. Ayrıca aynı yerdeki “start” tuşu ve “e-shift” vites kontrolünün bile, karbon fiber yapılı aracın parça sayısı ve ağırlığını düşürmeye yardım ettiğini söylemeliyiz. Diğer yanda kabin içindeki dar alan nedeniyle havalandırmaların kapılara yerleştirilmiş olduğunu da belirtelim.
2021 yılına geldiğimizde ise; tam 55 yıl önce Ford'un ilk 24 saatlik endürans galibiyetini efsanevi 1-2-3-5 hakimiyetiyle kazandığı 1966 Daytona 24 Hour Continental yarış zaferine övgü niteliğinde ve yine “Le Mans '66”dan ilham alan Ford GT Heritage Edition’lar üretilmeye başlandı. O dönemin Ford GT40 MK II’lerinin büyülü sezonunda Sebring galibiyetleri de, bu ünlü asimetrik yarış kırmızısı vurgulara sahip dış görünüşün hikayesini oluşturdu. Karbon fibere imza niteliğindeki “98” yuvarlak grafiğiyle süper otomobilin hafif gövdesine seslenilirken, Brembo monoblok fren kaliperleri ile eşleştirilmiş tek parçalı “Heritage Gold” 20 inçlik forje aluminyum jantlar, şampiyonlukları hatırlatıyor.
Ayrıca; çok sınırlı sayıda üretilecek Ford Performance’ın 669 HP’ye modifiye ettiği özel serileri, motor soğutmayı yarı yarıya arttıran daha belirgin kanallara sahip Ford GT Studio Collection ve 710 beygirlik yeni nesil GT Mk II denilen pist yarışçısından esinlenilmiş Akrapovic titanyum egzost sistemine sahip tümüyle boyasız şeffaf kaplamalı karbon fiber gövdeli ve jantları olan 750.000 USD etiketli Liquid Carbon versiyonlarından oluşuyor. “Gulf Racing” mirası mavi ve turuncu renkte de bu performansının zirvesi mekanik canavarlar sipariş edilebiliyor.
Ford GT, geçmişte olduğu gibi yine “damalı bayrağı ilk gören” olmak istiyor!..
CARSNEWS.TV, Okan ALTAN ve Teknoart Bilişim İşbirliğiyle yayınlanmaktadır.