“Gordon Murray T.50 gerçekten çok ilginç bir SuperCar... Belki en hızlısı ve en güçlüsü olmayacak, fakat eski nesillerden hoşlananların rüya otomobili olacak... Eski neslin mühendislik zirvesi olsa da, yeni neslin tekniği neden kullanılmadı?..”
İkinci Dünya Savaşı’nın ertesi yılı Güney Afrika’da doğmuş, bir İskoç… Çocukluğundaki otomobil aşkıyla makina mühendisliği okumuş ve kendisinin tasarladığı bir otomobillerle yarışmaya başlamış. İngiltere’ye gelir gelmez Brabham yarış takımında tasarımlarına başlamış. Ve ardından dünya şampiyonu da olan Formula 1 araçlarının teknik tasarımlarıyla efsaneleşmişti…
1986 yılında özellikle “downforce” dediğimiz yarış otomobillerinin yere bastırma kuvvetini ekstra kanat kullanmadan maksimize edecek fikirleriyle McLaren’e transfer edildi. Tasarladığı daha alçak otomobiller, virajlarda ve düzlüklerde motorların kapasitelerinin bile üstüne çıkıyordu… Böylece Aytron Senna ve Alain Prost’un 30 yıl önceki kariyerlerinin ardındaki isim oldu, Gordon Murray…
22 yıl öncesinde 386.4 km/h ile dünyanın en hızlı en ünlü yol aracı ortadan koltuklu McLaren F1’in de yaratıcısı olunca, otomotiv sektörü de kendisinin peşinden koşmaya başladı.
Fakat, dediği dedik bir mühendis olarak, kendi başına yol almaktan hiç vazgeçmedi.
“Küçük bir otomobili tasarlamak, egzotik bir canavarı ortaya çıkarmaktan çok daha zor. Çünkü, bunu herkese beğendirmek gerek.” diyerek kendi geliştirdiği T.25 isimli bir minik otomobille şansını denedi… Fakat, bu kreatif çalışması için dünya henüz hazır değildi…
Şimdi ise, otomotive girişinin 50. yılını kutlarken, her detayı başka hiç bir markada görmediğimiz mühendislik harikalarıyla dolu son çalışması süper sporcuyu gösterdi.
Murray, otomobilleri üç kategoride düşünüyor. Kolay kullanılabilen eğlenceli Normal Yol Otomobilleri, en iyi tur zamanı için yarışabilecek Pist Otomobilleri ve teknolojik deneyler olarak üretilen Koleksiyon Otomobilleri… Değişen dünyada yeni nesil zenginlerin hobisi olan Koleksiyon Otomobilleri için ise bir sürpriz yaparken de, otomobil mühendisliğinin limitlerini gösterebilecekti.
McLaren F1 efsanesindeki gibi sürücüyü gerçek anlamda merkeze, kabinin tam ortasına, alan T.50 isimli bu mekanik canavar, aynı zamanda elektriklenen dünyaya da eski nesil mühendisliğin adeta bir baş kaldırışı!..
Çok sevdiği eski rock müziği ve Rock&Roll t-shirt’leriyle çalışarak, dünyanın en hafif süper otomobilini yapan Gordon Murray, 2022'nin başında müşterilerine teslim etmeye başlayacağı T.50’lerden sadece 100 adet üretecek. Avrupa için vergiler hariç 2.6 milyon Euro olan T.50’lerin şimdiden satılıp bittiğini de duyduk… T.50'nin seri üretim bir “yol” otomobildeki en gelişmiş aerodinamiğe sahip olduğu iddiası da, sektörün tüm dikkatini bu büyük ustanın eserinde toplanmasına neden oldu.
Aslında uzun yıllardır, ticari başarısı daha garantili, kapsül formlu başka bir elektrikli otomobil geliştirirken, arada bulduğu boşluklarda T.50’yi yarattı… Gordon Murray, geçmişin Formula 1 birikimini normal yola çıkacak bir araç için aktarırken, hafiflik takıntısının yanında eski nesil bir motorun kapasitesini limitlerinin üstüne nasıl çıkarabileceğini düşünüyordu. Ve elbette aerodinamizm konusunda yeni bir kilometre taşına nasıl ulaşabileceğini…
İşe önce T.50’nin alt yapısında böyle bir süper otomobil için şaşırtıcı 80.5 kilogramlık ultra hafif Xtrac yapımı 6-ileri manuel şanzımanla başlamış… Karbon seramik Brembo frenleri, önde 370 mm’lik altı pistonlu arkada 340 mm’lik dört pistonlu diskleri seçmiş.
Otomobiline Fan Car denilmesini sağlayan aerodinamizmde adeta bir devrim olan, gövde altından havayı hızlandırarak emip ve difüzöründeki kanallara doğru aktarıp ve fandan arkaya üfleyen bir teknoloji ortaya çıkarmış. Benzerine rastlamadığımız bu hava akış yönetim sistemi, motoru optimumda soğuturken ideal downforce’u oluşturuyor.
T.50’nin altında yere basma kuvvetini arttıran bir vakum oluşturarak, gövde üstünde herhangi bir ekstra spoylere kanada gerek bırakmıyor. Çeşitli gizli aktif hava kontrol elemanlarla arkadaki 40 santimetrelik vantilatör, 1978'deki Formula 1 aracı Brabham BT46B için Murray’ın kullandığı sistemi hatırlatıyor. Hatta, Batman otomobillerini hatırlatan bu fanın otomobilin sürtünme katsayısını yüzde 12.5 azaltması ve yere bastırma kuvvetini de iki misline çıkarması da, söz konusu… İstenirse yüksek hız, istenirse de viraj performansı için aktif aero elemanları, Auto, High Downforce, Streamline, Braking, Test ve V-Max Boost modları olarak altı konfigürasyona izin veriyor. T.50'ye adeta sanal bir uzun kuyruk etkisi yaratan bu fanın yanında, 48 Volt elektrik marş jeneratörü sisteminden destek alarak üç dakika boyunca 30 HP'ye kadar güç sağlanan V-Max Boost modunda maksimum hıza ulaşıyor. Otomatik olarak geçilen fren modunda, fren mesafesini azaltılıyor, Steamline modu da, yakıt tasarrufu sağlıyor.
4.38 metre uzunluk, 1.85 metre genişlik ve sadece 1.15 metrelik yüksekliğin altında dingil mesafesi ise, 2.7 metre. Bu kompakt ölçülerin içinde Gordon Murray, hafif yapı için camların çok ince olmasına varıncaya kadar her bileşene önem vererek tüm ayrıntılarda ağırlığı azaltmış. Karbon fiber laminattan yapılmış Formula 1 tarzı güvenlik hücresine sahip monokok gövde sadece 150 kilogram ve motor da 178 kilogram ağırlığa indirilebilmiş. Pedallar, ön cam ve tüm bağlantı noktaları da, ağırlık açısından optimize edilmiş. Sonuç, 1.5 kg/HP’den daha düşük bir ağırlık güç oranıyla hiper otomobillerin seviyesini aşmış. Tavanın ortasından yukarı uzamasına rağmen orta koltuktan da açılabilen kapıları, önde 19 arkada 20 inçlik jantları, 3 koltuğunun özel yapısı da, her şey aşırı hafif.
Fakat, Arcam tarafından geliştirilen ve sadece 3.9 kilogram ağırlığındaki Android Auto ve Apple Carplay'i de çalıştırabilen 700 Watt'lık bir premium ses sisteminden de vazgeçmemiş. Kabin içindeki 30 ila 90 litre arasında değişen boyutlarda beş saklama bölmesi ve 3. koltuk boşsa oraya özel bir valizle 228 litrelik bagaj da, merkezi olarak konumlandırılmış sürücünün karşısındaki analog devir sayacı, sağ tarafa yerleştirilmiş küçük bir dijital bilgi-eğlence ekranı da, araçta gereksiz hiçbir şeye yer verilmediği gösteriyor.
İngiltere Surrey'deki Gordon Murray Automotive tesislerinde üretilmeye başlanan T.50’nin gerçek bir İngiliz olması için motor, şasi ve gövde dahil olmak üzere tüm önemli bileşenler, Büyük Britanya'daki tedarikçilerden geliyor.
Odak noktası, tabii ki sürüş dinamikleri ve sadece performans olmayan T.50'nin günlük kullanıma bile uygun en yetenekli sporcu olma iddiası var.
McLaren F1 efsanesinin ardından T.50, yeni rekorlar kırmak değil, dünyanın sürmesi en keyifli spor otomobili olma amacında. 1992-1998 yılları arasında toplamda sadece 106 adet üretilen F1’den sonra sadece 100 adet üretilecek T.50, McLaren F1’i simge haline getiren tasarım ve mühendislik ilkelerine geri dönüşü temsil ediyor. 21. yüzyılın McLaren F1’i olarak konuşulsa da; T.50, tam bir geçmiş zaman ustalığının başyapıtı.
Performans değil, dinamizm vurgusuyla dünyanın en hafif süper otomobili ünvanına 986 kilogram ile ulaşan Gordon Murray, “En güçlü veya en hızlı sıfatlarının peşinde değiliz.” sözleriyle hafif, rijit ve sürüş kabiliyeti en yüksek otomobilini anlatıyor.
Arkadan itişli T.50’nin Cosworth ile birlikte geliştirilmiş 3.994 santimetreküplük atmosferik 65 derece açılı V12 motoru, 663 beygir gücü ve 467 Nm maksimum torka ulaştırılmış. Gövdenin tam ortasındaki bu motorun, V-Max moduyla 700 HP’ye kadar esnetilebildiği açıklanıyor. Ayrıca dünyanın en yüksek devrini çeviren V12’si olarak, 12.100 1/min ile kırmızı çizgisini tamamlıyor. Azami kuvvetini 9 bin devirde gösteren ve performansının yüzde 70’ini 2.500 devirle birlikte kullanıma sunan bu motorun titanyum bağlantıları, kuru karter yağlaması da notlar arasında…
Gordon Murray, mümkün olan en yüksek hızı veya ivme değerlerinde rekorları hedeflemiyor. Aksine, sadece yoldaki maksimum sürüş dinamiğini önemsiyor. O sebeple de T.50'de McLaren F1'den uyarlanarak sürücü yine kokpitin ortasında, iki yolcu da sağında ve solunda biraz geride oturuyor.
Çok üzgünüz fakat, 80’lerin 90’ların tamamen analog muhteşem otomobilleri, artık yok. Günümüzün hızlılarında artık her şey elektronik… Hepsinde, sürüş ustalığını körelten yardım sistemleri, bir insanın yapabileceğinden çok daha hızlı vites değiştirebilen dişlisi bile olmayan otomatik şanzımanlar, gürleyerek içten yanan V12'lerin yerine, küçük turbolu V6 ve V8'ler, SuperCharger 4 silindirliler, hibrit sistemler var… Otomobiller, gelişiyor, iklim krizinin eşiğinde değişmeleri gerekiyor. Birçok insan debriyaj pedalına nasıl basılacağını bile bilmemeye başlarken, Gordon Murray’ın bu gerçek “bilekli sürücüler için” çalışması, sanki Rolling Stones’un geçmişte albümlerine koymadığı 1974 yılına ait Jimmy Page’li Scarlet demosunun, 2020 yılının albümünde hit olması gibi… Çok güzel parça, fakat modern değil!..
Dijital bir dünyada analog bir otomobil!.. Biraz değil, çok aykırı!.. Ancak, çok da havalı, fan destekli havalı!.. Fakat, 700 HP’lik performansı da artık biraz nostaljik değil mi?.. Modern rakiplerinin karşısında biraz zayıf kalmıyor mu?.. FLAC mi, yoksa plaktan müzik mi seversiniz?..
CARSNEWS.TV, Okan ALTAN ve Teknoart Bilişim İşbirliğiyle yayınlanmaktadır.