“Adeta tekerler üzerinde ultra lüks bir tekne, yeni nesil “tycoon” genç işadamlarının favorisi, dünyanın en başarılı isimlerinin otomobil sembolü Corniche geleneğini sürdüren Rolls-Royce Dawn ...”
Rolls-Royce’u anlatmak, bir otomobil yazarı için en zor konulardan biri…
Dünyanın en pahalı otomobil markasını, otomobillerin en lüksünü, en pahalı materyali ve sihirli sürüşü tarif etmek gerçekten çok zor…
Goodwood’taki merkezleri, mesela; bir otomobil fabrikası değil de, bir haute-couture moda evi, sanki. Otomobillerin montaj hatları dışında, üretim tesisinin asıl büyük metrekareleri, deri ve ahşap atölyelerine ayrılmış…
Bir konsoldaki küçücük ahşabın aluminyum destekli 16 katmanıyla 3 ila 4 haftada üretildiği, deri döşemelerin 2 ila 3 haftada tamamlandığı, sanatsal ince işçilik ile özel sembol ve logoların günlerce uğraşılıp işlendiği “bespoke” atölyeleri, buranın bir otomobil fabrikası olduğunu unutturuyor… V12 motorların Münih’ten gelmesi dışında da, her şeyin elde yapıldığı, devasa bir sanat atölyesi. Tek fark, kapılardan dünyanın en lüks otomobilleri çıkıyor.
Goodwood tesislerini gezenler, Rolls-Royce’un aslında otomobil üretmediği, bir sanat eseri yaratıcısı olduğuna inanıyorlar… Bir sanatsever, duvarda asılı duracak bir tablo veya koleksiyonuna koyacağı bir heykel için, milyonlar harcamıyor mu?.. Üstelik, beğendiği sanat eseri, onu yapanın zevkine ve rüyalarına göre yapılmışken… Bir Rolls-Royce satın alabilen kişi ise, kendi zevklerine göre kendi sanat eserini yarattırıyor. Üstelik, onu evinde saklamak zorunda da değil… Yollara çıkarıp, kendi kreasyonunu herkese de gösterebiliyor.
Fakat, Rolls-Royce sahiplerinin Rolls-Royce’u tercih etmelerinin asıl sebebi, gösteriş de değil. Sadece ve sadece kendi konforları… Kendilerini en iyi nasıl hissetmek istiyorlarsa, yolculuklarını maksimum keyif ve dinlenceye çevirmek istiyorlarsa, ev ve ofislerindeki lüksü otomobilin içinde de bire bir yaşamak istiyorlarsa, ancak Rolls-Royce ile isteklerine cevap bulabiliyorlar.
Her ne kadar Rolls-Royce, bir BMW iştiraki olsa da; BMW, Rolls-Royce’u mümkün olduğunca kendisinden uzak tutmayı başarmak için, kendi premium anlayışıyla Rolls-Royce’un lüksünü kesinlikle birbirine yaklaştırmıyor… Yani Rolls-Royce içindeki elektronik ve teknik alt yapı için BMW’nin zirvesi, Rolls-Royce donanım ve materyalleri için BMW’nin bile ulaşamayacağı kalite kullanılıyor.
İşte belki de bu sebeplerle, Rolls-Royce, otomotivde “dağın zirvesi”nde oturuyor. Otomotiv piramidi diye bir şey varsa, otomobil kavramının konfor ve bireysel zevkler konusunda nasıl abartılabileceği gösteren Rolls-Royce, onun en tepe noktasında duran markadır. Rolls-Royce, dünyadaki tüm otomobillerinin ultra lüks referans sınıfını temsil ediyor… Sadece otomobil olarak değil, hareket eden bir sanat eseri, el becerisi ve ustalığın otomotivdeki en iyi şekli…
Fakat, lüks nedir?.. Neye göre, kime göre; sorularının cevaplarını bulmaya çalıştığımızda, Rolls-Royce’u anlamaya başlayabiliriz. Lüks, yaşam biçiminde kendini gösteren, aşırı gösterişli, demek olsa da; lüks aslında çok yüksek nitelikli işçilik, çok zor elde edilen en iyi materyal, en iyi konfor ve çok az bulunabilme olarak açıklanmalı. Yani, bir şeyin sadece yüksek fiyatlı olması, çok pahalı olması, lüksü lüks yapmıyor. Yıllar geçse bile, demode olmayan, nesiller boyu ilk günkü kaliteli algı ve yüksek imajını koruyabilen, lüks olabiliyor… Sizin stilinizi de yansıtması gerekiyor… Yani, elit yaşamın kullanılan eşya ve araçlara belirgin şekilde yansıması, lüks olmalı… Mücevher, kol saati, aksesuar, mobilya… Lüksü, kişilerin kendisi belirlemeli!..
O sebeple de Rolls-Royce, kişilerin kendi zevklerine göre özel siparişle otomobillerini hazırlıyor ve üretiyor. O yüksek seviyede yaşayanların, hayat tarzlarına en uygun otomobillerini ortaya çıkarıyor. Adeta, dertsiz, tasasız bir yaşamı, tekerlekler üzerine taşıyor.
Ancak, Rolls-Royce’u istediğiniz zaman istediğiniz şekilde satın almanız, imkansız… Opsiyonlarınıza bağlı olarak 6 hatta 16 aylık bekleme sürelerine sabretmeniz gerekiyor... 1998 yılında BMW’nin kontrolüne geçtiğinden bu yana, 1906’da yaratılmış ihtişamına Alman tekniğini ekleyerek, tüm dünyada satışlarını 10 misline çıkaran asil İngiliz markası, her yıl üretim rekoru kırmasına rağmen, gelen siparişlere yetişemiyor…
Otomobil kavramına lüks sıfatını kazandırmış olan bir Rolls-Royce’u hareket ettirmek, içinde yolculuk yapmak, sanki, bir sarayda yaşamak, önününüze halı serilmesi gibi… Aracı kullanmak için çaba göstermeyi unuttuğunuz, asfalt üzerinde sessizce süzüldüğünüz bir sürüş…
Ne bir sürüş modu, ne bir vites, sizi uğraştıracak hiç bir ekipmanı olmayan, sadece direksiyon ve gaz pedalı hariç, diğer kalan her şeyi kendisinin kusursuzca yaptığı bir otomobili anlatmamız gerekiyor.
Üstelik, RR’ın en keyifli şekli, ismi alacakaranlık anlamında olan upuzun burunlu üstü açık Dawn modelini…
Zarif ince direksiyon simidi, devir göstergesi yerine sıfırdan yüzde 100'e kadar mevcut güç rezervlerini ölçen klasik “power reserve” yani sahip olduğunuz gücün ne kadarını kullandığınızı gösteren bir ibre, gaz pedalıyla canlandırdığınız 6.592 cc’lik devasa V12 Bi-Turbo motor ve 570 beygir gücü ile 1.500 devirden itibaren 780 Nm’lik maksimum tork, 2.6 tonluk ağırlığını kolayca kaldıran 8 ileri tam otomatik şanzımanıyla arkadan itiş mekaniğine rağmen tümüyle sessiz bir sürüş… Hatta 4,9 saniyede 0-100 km/h tırmanması ve sonrasında 250 km/h’ye sınırlandırılmış maksimum hızına ulaşması… Normal sürüş sırasında potansiyelinin nadiren yüzde ondan fazlasını kullanan Dawn, sollama veya yokuş çıkarken belki gücünün yarısına ihtiyaç duyuyor. Aslında gereğinden fazla gücünü, sahibinin özel keyfleri için saklıyor… Bu cüssenin ne kadar dinamik ve nasıl çevik tepki verebiliyor olmasına hayran kalmamak, mümkün değil.
5.285 mm’lik uzunluğa sahip bu 3.112 mm dingil mesafeli 4 kişilik Cabriolet Rolls-Royce, standart tercihlerle abartmadan oluşturulacak bir kabin içi ve tavsiye edilen dış renk seçimleriyle giriş şeklinin minimum fiyatı Avrupa’da 330.000, özel siparişlerle 440.000 Euro olarak, her biri en az 500 saatte, 2015’ten bu yana üretiliyor… Buralardaki fiyatını ve kendi zevklerinize göre nasıl şekillendirebileceğinizi markayı Türkiye’ye getiren Hilal Aysal’a sorabilirsiniz.
Yine de, ben Size Andreas Thurner tasarımı dünyanın en güzel Cabriolet’sinin ayrıntılarını anlatmaya devam edeyim. Coupe Wraith modeline göre 53 mm daha kalın tamponları ve “gömme” ön panjuruyla Rolls-Royce Dawn'ı arka koltuklarını ortadan kaldırarak bir roadster'a dönüştürmek de mümkün… Silver Bullet koleksiyon şeklinde karbon fiber ve çok dayanıklı deri döşemelerle özelleştirilebilen, yüz yıl öncesinin yarış araçlarından esinlenilmiş siluetiyle arka koltuk alanının “Aero Cowling” denilen iki hava kubbesi ile kaplandığı ve arasında oymalı bir titanyum dirsek üzerinde rüzgar deflektörünün uzandığı müthiş çekici bir tasarım da sunuluyor.
6 katlı kalınlıkta olsa da farklı bir boya rengini bile çok büyük hikayelerle en güzel şekilde anlatmayı çok iyi bilen Rolls-Royce, 600 HP ve 841 Nm’ye modifiyeli Black Badge kreasyonuyla Dawn modelini “Neon Nights” gösterişine de sokarak, daha genç kitlelerin de ilgisini çekmeyi başarıyor. Bir ağaç çiçeği veya bir kelebeğin renklerde ilham kaynağı olduğunu ya da güneşin doğuşunda kayalara vuran "Eagle Rock Red" rengini bile seçebileceğinizi öğrendiğinizde, Rolls-Royce’un sihrine kapılıyorsunuz.
Ayrıcalık ve verimliliği dengelemek için Coupe halinden yüzde 80 farklı yapıya sahip olan Dawn, 50 yıl öncesinden 2002’ye kadar dünyanın en pahalı üstü açık otomobili ünvanını korumuş efsanevi Corniche’lerden kavisli omuz çizgisini de alarak, dünyanın en iyi üstü açılır otomobili olma iddiasını da sürdürüyor.
Kusursuz zarafet sunmaya çalışırken, diğer Goodwood Rolls-Royce’ları gibi olabilecek en iyi malzeme ve işçilikle üretilirken, kalın astarlı altı katlı kumaş tavanı kapatıldığında arkadaki koza formundaki tekli koltukların konforunu bozmadan yüksek burulma sertliğinin de korunmasına dikkat edilmiş. Rolls-Royce’un “Architecture of Luxury’ denilen yeni yapısal formülüne eklenen aluminyum ile gövdenin torsiyonel rijjiditesi maksimize edilirken, olası trim sesleri de çok ciddi şekilde ötelenmiş, şasi ve gövde birleşim noktalarıyla şanzıman bağlantıları güçlendirilmiş. Ayrıca tavanlı Rolls-Royce’ler kadar aşırı sessiz olması için kalın camları ve özel sessiz karakterli lastiklerinden başka ekstra izolasyon kullanılmış ve otomatik devrilme koruma sistemiyle de ağırlığı 200 kg artmış. Bir düğmeyle 22 saniyede sessizce açılıp kapanan tavanının mekanizması, saatte 50 km/h hıza kadar kullanılabiliyor. Rolls-Royce’un ön koltuklarda ilk kez havalandırmalı masaj özelliği sunduğu Dawn, yolcularına bir tork dalgası üzerinde süzülüyormuşçasına titreşimsiz bir yolculuk sağlıyor.
Çaba sarf etmeden, optimum vites değiştirme stratejisi için sürüş tarzı ve rota hakkındaki GPS verilerini kullanarak gücü arka tekerleklere en yumuşak şekilde aktaran SAT uydu destekli ZF’in en pahalı ve en yeni şanzıman teknolojisi, coğrafya bilgilerine göre bulunduğu yeri “bilip”, önündeki viraj ve rampalar için vitesini kendisi düşürüyor. Veya dar serpantine yani arka arkaya gelecek virajlı bir yola girdiğinde vitesin arada bir gereksiz yere büyümesine izin vermeyerek o kadar verimli ve hissettirmeden çalışıyor ki, siz sadece motor kaputun ucundaki gümüş “Spirit of Ecstasy” heykelciğin rüzgarda adeta havalanarak manzaraya doğru uçtuğunu izlemeye dalabiliyorsunuz…
Önden elektrikle açılan o büyük ve ağır kapının yumuşak bir hareketle yerine oturmasıyla yola çıktığınızda, aracın büyüklüğüne alıştıktan sonra iki parmağınızla şaşırtıcı bir hassasiyetle kontrol ettiğiniz direksiyonu, kameralarla yolu görerek yumuşaklık derecesini belirleyerek yol bozukluklarını ve engebeleri hissetmediğiniz havalı suspansiyonu ve virajlı yollarda hiç beklemediğiniz bir dinamizm ve yol tutuş, Dawn’ın keyfine keyif katıyor. Ayrıca, Alplerde yetişmiş boğaların hatasız çatlaksız derileriyle döşemeleri, tümüyle zanaatkarların elinden çıkmış çok değerli ahşap kaplamaları, gece görüş sistemi, Head-Up display, çok yönlü kameraları ve 16 hoparlörlü Hi-End audio donanımı gibi opsiyonlar da, neredeyse sınırsız aksesuar listesinde ilk göze çarpanlar… Yani, tipik “İngiliz” lüksü, kraliyet zenginliği ve İngiliz ukalalığıyla otoritesini yaşacağınız bir otomobil üzerinde sınırsız hayaller…
Her gün milyarlarla “oynayan”ların sıkışık trafik içinde diğer lüks ve spor otomobillerden bile tüm meraklı bakışları üzerlerine toplayarak ilerlediği, adeta havada gittikleri, “modern ekonomi”nin “yeni nesil girişimci Lord ve Leydi’leri” için “otomobil aristokrasisi”…
Sir Henry Royce’un 90 yıl önceki sözleriyle tamamlayalım; “Fiyat unutulsa da, kalite kalır.”
CARSNEWS.TV, Okan ALTAN ve Teknoart Bilişim İşbirliğiyle yayınlanmaktadır.