“ Jaguar ve Land Rover, birçok markanın aklına bile gelmeyen yepyeni teknolojiler hazırlıyor.”
Sanal gerçeklik değil, yani gerçek gibi gözükenin aslında sanal olması değil… Sanalın gerçeğe çevrilmesi… Yani, artık bilgisayar oyunlarında ya da modern televizyonlarındaki üç boyutlu görüntülerin, gerçek sürüş için kullanılması fikri geliyor. “Kendi başına giden” otomobillere doğru teknolojiler gelişirken, Jaguar Land Rover Ar-Ge birimleri, ayrı ayrı çalışarak, başka markaların henüz düşünmediği yepyeni sistemleri ortaya çıkarıyor.
Malum, artık otomobillerin büyük çoğunluğunda çok iyi yol tutuş, çok az tüketen fakat yüksek performans sunan motorlar, yüksek kaliteli malzemeler ve göze çarpan tasarımlar var… Yeni otomobil satın alanların artık “farklılık” olarak araçların taşıdığı modern teknolojilere baktığı da çok iyi biliniyor… Otomobilden “iletişim” de, artık ekonomik modellerde bile bulunurken, “başka ne yapılabilir”e birkaç örnek, Jaguar Land Rover mühendislerinden geliyor!..
Daha önce, “şeffaf motor kaputu”, lazer destekli arazi “tarama”, sonarlı su derinliği “ölçme”, uzaktan kumandalı OffRoad sürüşü, aracın dışından park etme kumandası gibi yeni teknoloji çalışmalarını gösteren Land Rover’ın yanında Jaguar’da da sürücüsüz sürüş fikirleri bizlerle paylaşılmıştı…
Şimdi ise, hayallerin sınırları zorlanıyor… Bir düşünün, aracın ön camı aslında interaktif bir dev sanal ekran olsa… Bu “sanal ön cam”da grafikleri gerçeğe en yakın kalitede gösterse… Gözleri yoldan hiç ayırmadan; örneğin bir yarış pistindeki ya da normal yoldaki ideal çizgiyi görseniz, hatta hatalı gidiyorsanız kendi çizginizi kırmızı, doğru sürüş çizgisini yeşil görseniz, hatanızı hemen düzeltseniz, sert virajlardaki optimum fren noktalarını takip edebilseniz, belki boş bir yolda hayali kukalar önünüzde belirse ve slalom antrenmanı yapsanız…
Gerçek bir yolda giderken, önünüzde bir “hayalet otomobil” belirse, sanal sürücülerle “kapışsanız”…
Pist üstünde tur zamanlarınızı diğer “kullanıcı”lar ile paylaşabilseniz… Gerçek sürüşü, bilgisayar oyununa çevirebilseniz!..
Şu anda bu “sanal ön cam” bir konsept!.. Heads-up-display yani HUD denilen ön cama bilgi ve grafik yansıtma tekniği tüm ön camı “kaplıyacak” kadar gelişmiş değil, fakat bunun gerçekleşmesi de an meselesi…
Jaguar Land Rover Ar-Ge Direktörü Dr. Wolfgang Epple, sürücünün daha iyi araç kullanması için daha iyi bilgilendirilmesi gerektiğini ve bunun için sadece ön camdan yola bakarken daha doğru kararlar almasını sağlamaya çalışıyoruz, diyor.
Diğer yanda sürücünün yola olan dikkati dağılmadan, sadece havada yapacağı el hareketleriyle aracın düğme ve şalterlerine kumanda edebilmesi de söz konusu… Cep telefonlarının dokunmatik ekranları parmak hareketlerini 5 mm mesafeden “algılama”sı mümkünken, Land Rover ve Jaguar’larda bu artık 15 cm’lik mesafeye çıkarılıyor. Land Rover ve Jaguar’ın tavan camını ve altındaki elektrikli perdeyi el hareketleriyle açıp kapama teknolojisi “E-Field Sensing”, artık son aşamada ve çok yakında müşterilere sunulmaya başlanacak… Ön tavan ışıklarının gerisindeki hareket sensörleri sayesinde sunroof’u el hareketleriyle açabiliyor, aralık kalması için açılırken durdurabiliyor ya da kapatabiliyorsunuz… Oyun konsollarındaki hareket sensörlerinin araç içi versiyonu olan bu sistem, fiziksel düğmelerin artık ömrünün sonuna yaklaşıldığını akla getiriyor. Bir düşünün, arka cam silecekleri, güneşlikler ve hatta navigasyon sistemini, bir yere dokunmadan kullanıyorsunuz!..
Başka bir yeni teknik ise dış ve iç aynaların yerini kamera ve ekranlara bırakması… Ancak, burada iki boyutlu bir görüntünün derinlik göstermemesi, sürücünün arkadakilerin mesafesini ve hızını anlayamamasına neden oluyordu… O sebeple, kafa ve göz takibi olan üç boyutlu bir gösterge sistemini deneyen Land Rover ve Jaguar, görüntünün mümkün olduğunca doğal olmasını sağlamaya çalışıyor. Direksiyon ve gösterge phanelindeki küçük kameralar sürücünün baş ve gözlerinin pozisyonunu takip ederek görüntünün üç boyutlu bir efektle derinlik kazarmasını ve sürücünün mesafeye karar vermesini sağlıyor.
Land Rover ve Jaguar mühendislerinin ilgilendiği diğer bir konu da, “geleceğin kendi başına öğrenen akıllı otomobili”… Bunun için “Smart Assistant” fikrini ortaya çıkaran İngiliz mühendisler, sürüş konsantrasyonu bozulmasın diye, bir çok fonksiyonun otomatik olarak değişmesi için uğraşıyorlar.
“Sıfır kaza” hedefine doğru sürücüyü oyalayan ayrıntılarla ilgilenen bu sistem, muhteşem bir yazılımla özellikle direksiyona geçen sürücüyü tanıyor ve tercihlerini kaydediyor. Hava durumuna göre ya da günlük iş temposuna göre rutin ve değişen ayarları takip eden ve kendisi yapan sistem, ayrıca ajandanızı kontrol ediyor ve örneğin çocuğunuzun o gün hangi spora hangi eşyalarla götürülmesi gerektiğini bile hatırlatıyor… Klima, koltuk ve ayna ayarlarını yapan ve ayrıca sürüş stilinizi öğrenen sistem, otomatik adaptif cruise control (AACC) sistemine de kendi temponuzu uygulatıyor… Bu sanal zeka ve “öğrenen makine” teknolojileri, günün hangi saatinde hangi radyoyu dinlediğinizi bile “bilerek” istediğiniz kanalı kendisi açıyor!.. Trafik sıkışıklığını fark edince, her zaman yaptığınız gibi navigasyon rotasını siz müdahale etmeden önce değiştiriyor… Cep telefonunuzdan ya da başka bir elektronik cihazla sizi tanıyan bu “öğrenen süper algoritma”nın en büyük avantajı, araç kullanma tarzınızı tümüyle taklit edebilmesi… Dış hava sıcaklığına göre aracın içini istediğiniz iklime hazırlayan sistemin bu “pre-set”leri arasında saati gelen toplantınızı takviminizde gördüğü anda navigasyonu oraya yönlendirmesi de sayılabilir… Spora giderken “warm-up”, dönerken “cool down” da yapan bu akıllı asistan, masajı bile ne zaman yaptırdığınızı kaydediyor ve zamanı geldiğinde otomatik olarak koltuk masajını devreye sokuyor… Hatta buluşmanıza geç kalıyorsanız, fark eden sistem, ilgililere e-mail veya mesaj da atıyor veya telefon aramasını başlatıyor…
İngilizlerin kendi başına giden otomobillerin 10 yıldan önce gelmeyeceğine inanmaları ve belki bu sebeple de “autonomous” yerine yakın gelecek için sürücülere akıllı yardımcı geliştirmesi, Almanlara göre daha farklı bir çizgide olduklarını gösteriyor. Gelecekte sizin davranış ve alışkanlıklarınızı bir kez öğrenen sistem, başka veya yeni bir Jaguar veya Land Rover’ı kullanmaya başladığınızda da “öğrendikleri”yle sizin sürüş keyfiniz bozulmadan araç kullanmanızı desteklemeye devam edecek…
Bu kendi kendine öğrenen konseptin içinde müzikten tüm araç ayarlarını yapan “kişiselleştirme”, takvime göre istikamet tahmini, tercih ettiğiniz istasyona göre yakıt alımı yönlendirmesi ve takviminize bakarak gideceğiniz yolu hesaplayarak gerekiyorsa önceden yakıt alımı uyarısı, herhangi bir durumda kimi arayacağınızı ön görmesi, yolcular için de klima ve eğlence sistemlerinin açılması, AACC ile ara hızlanmaların tam istediğiniz gibi yapılması gibi birçok “muavin” işleri bulunuyor…
Bu arada elbette, “Apple Siri” gibi fakat çok daha kapsamlı bir cep telefonu sesli kumanda ve kendilerine özel uygulamalar geliştiren İngilizler, navigasyon ayrıntılarına bile otomatik uyarı ve tavsiyeler ekleyen ayrı bir InControl sistemi üzerinde de çalışıyorlar.
Başka bir örnek de, farların lazer ışığına dönüşmesi… Aracın geçeceği yerleri ölçen, yoldaki şeritleri takip eden ve şerit değiştirmede sensörlerin yerine çevreyi kontrol edip doğru çizgiyi belirleyen lazer teknolojisi, sürekli tarama yaparak yoldaki buzlanma derecesini ve arazi sürüşünde geçilecek suyun içindeki tehlikeli derin olmayan noktalarını da belirliyor…
Jaguar Land Rover’ın insan ve makine arayüzü konusunda bir “Sanal Yenilik Merkezi” kurarak bu kadar büyük bir yatırım yapmasının asıl nedeni, geleceğe hazır olmak!.. Bunların hepsinin otomotivin geleceğini şekillendirecek teknolojiler olduğunu iddia eden Dr. Epple, 6 ayda bir yeni model ortaya çıkaracak olan markalarının otomotiv tekniğinde sadece “hardware’de değil “software”de de lider olması gerektiğini vurguluyor.
*11 Ağustos 2014 tarihli Auto Show dergisinde de yayınlanmıştır.
CARSNEWS.TV, Okan ALTAN ve Teknoart Bilişim İşbirliğiyle yayınlanmaktadır.