“Dacia’nın tahminlerin çok ötesine ulaşan satış başarısı, artık Renault için de can simidi oldu!..”
Tüm otomobil marka yöneticileri, modellerine çok güvenir ve “aracımız o kadar güçlü ki, birşey yapmamıza gerek yok, o kendisini satıyor” derler…
Evet, haklı(!)lar… Pazar payını “satın alan” markalar, o “kendi başna satan” modeller için sürekli kampanya yapıyor, fiyat kırıyor, reklam üstüne reklam giriyor…
Yani adet yapmak, piyasada başarılı görünmek için karlılıklarından vazgeçiyorlar, marka orijinlerinden gelecek bonuslarla yetiniyorlar…
Dacia, Türkiye’de çok başarılı bir reklam serisiyle daha çok göze batsa da, aslında “kendi başına satan” modellere sahip tek marka denilebilir… Duster’ın “en mantıklı tercih” olması, Lodgy’nin ticari gibi kullanılabilmesi, MCV’nin pratikliği, Sandero’ların ekonomikliği ve şimdi de Hafif Ticari Araç pazarındaki tüm dengeleri değiştiren Dokker ile Dacia, o pahalı reklamları yapmasa bile yine showroom’ları dolduracak ve adeta yok satacak!..
Hatta, satıcıların başarısızlığıdır, daha fazla satmasını engelleyen…
Neden mi?..
Çünkü, Dacia’lar, Renault’larla yan yana sergileniyor… Renault’ların bazı modellerindeki şık donanım ve gerçekten pahalı olmayan kampanyalı etiketler, Dacia düşünen bir müşterinin gözünü alabiliyor!..
2014 yılında Renault, ilk altı ayda 729 Milyon Euro kazanarak yüksek karlılığı yeniden yakaladı… Fakat, bunu ne yeni Clio, ne son Megane ya da ne de Twizy ile başardı… Kar getiren alt markası, Dacia idi!..
Japon ittifakı Nissan ve diğer yan markalarıyla olan “ortak” Ar-Ge ve tedarikçi kullanımı, nakliye ve satış teşkılatı paylaşımı, Renault tarafındaki yükleri hafifletmişken, bir de Dacia’nın bulunduğu tüm pazarlarda yükselen niceliği, Fransızların Rusya’daki Lada/Autovaz kaynaklı karın ağrılarını bile unutturdu… Hareketsiz ekonomi ve zayıflayan Ruble nedeniyle Rusya’da para kazanamamaya başlayan Renault, aynı şekilde Uzak Doğu ve Güney Amerika’da da hayal kırıklığı yaşamaya başladı ve 20 Milyar Euro’luk kapitalini daraltmakla karşı karşıya kaldı!.. Dacia’nın ise sadece Avrupa’da yüzde 30’lara varan ekstra talebini karşılaması için yapılan yeni Fas ve Romanya yatırımlarına hız veriliyor…
Oysa Türkiye’de bir de Logan olsa, adetler kimbilir nerelere tırmanır?..
Logan’ın ikizi Symbol satışları, bu iddianın altını dolduruyor!.. Bir tık daha iyi fiyatlı bir Logan, Dacia’nın Türkiye’de de rekor üstüne rekor kırmasını sağlayabilirdi… Duster’ın Romanya haricinde, Kolombiya, Brezilya, Rusya, Hindistan gibi ülkelerde de üretilme gereği, satışların yıllık yarım milyon adete doğru ilerlemesinden dolayı… Üstelik, Dacia’nın en çok kar ettiği modeli olması da, küreselleşmesini açıklıyor…
Dacia, en az para kazandığı modeli Sandero’yu Gelişmekte Olan Pazarlar için halen bir koz olarak, markanın “ekonomik” imajını korumak için kullanıyor!.. Duster da, “Best Buy” olarak asıl ana model!.. Tüm ayrıntılarıyla ve kullanım maliyetleriyle incelendiğinde Duster’ın fiyatının karşılığında sunduğu nitelikler tartışılmaz olduğuna göre, hatta Nissan’ın bile yeni Terrano’sunu Duster ikizi yaptığı da ortada olduğuna göre, Dacia’nın neden “kendi başına satan” bir model olduğununu da anlayabiliyoruz!..
Sadece Avrupa’da değil, Türkiye’de de!..
Renault ise, mini minnacık yeni Twingo, süslü Clio, renkli Captur, koca Megane ailesi, ucuz olmayan Scenic’ler, eskiyen Laguna, Güney Koreli Koleos, Latitude ve yerli üretim olmasına rağmen yine de pahalı Fluence ile oyalanırken, Dacia’lar ağır yükü taşısın!.. Kangoo, Trafic ve Master’ların da ticari desteği olmasa, Renault’nun nasıl kar ettiğini anlayamayacağız!..
Kesinlikle hatırlatmamız gerekiyor:
Showroom’lara birçok müşteri, Renault için değil Dacia için giriyor!..
*Bu değerlendirme, Benzin web-magazinde de yer almıştır.
CARSNEWS.TV, Okan ALTAN ve Teknoart Bilişim İşbirliğiyle yayınlanmaktadır.